Dünya bir aydır, gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın İstanbul'daki Suudi Arabistan Konsolosluğu'nda vahşice katledilmesini konuşuyor.
Artık hiçbirimizin kafasında tetikçilere ve onlara bu emri verenlerle ilgili bir soru işareti yok. Çünkü Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın özel olarak takip ettiği soruşturma sürecinde Türk savcılar bütün dünyayı aydınlattılar. Birkaç saat içinde gerçekleşen cinayetin her saniyesinde olduğu biliniyor.
Cinayetin sonrasında aşanları da hep birlikte şahit olduk:
Veliaht Prens Muhammed Bin Salman'ın (MBS) özel ekibi olduğu ortaya çıkan özel ekibin cinayetin ardından apar topar Konsolos binasından kaçışına… Suudi yönetiminin cinayetin işlendiğini günler sonra kabul etmesine… Riyad'ın, olay yerini inceleyecek Türk polisinin binaya girişini diplomatik kalkanla geciktirilmesine…
Ortada Suudilerin söylediği gibi bir kaza değil merkezi yönetimin bilgisi dahilinde bir suikast olduğu açık.
Ve var ki dünyanın olaya yoğun ilgisi, hukuki sürecinin ilerlemesine ve adaletin sağlanmasına yetmiyor.
Çünkü Arabistan'ı yöneten Suud ailesi zengin petrol yataklarının üzerinde oturuyor. Ve aile, "gerekli yerlere" sus payı ödemekte çok bonkör.
ABD'den ve Avrupa ülkelerinden bol bol silah alıyor. Rusya'dan ve Çin'den de batıyı küstürmeyecek şekilde "pazarlıksız alışveriş" yapıyor.
Bu yüzden Almanya Başbakanı Angela Merkel dışında hiçbir yönetici, Suudilere silah satışını durdurmaktan söz etmiyor. Libya'yı vurmak için Birleşmiş Milletler (BM) kararını bekleyemeyen devletler, örgütün şu sözlerle açıkça Suudi yönetimini işaret etmesini görmüyor:
"Şok edici derece pişkin bu suçun aydınlatılması için Riyad cesedin yerini açıklamalı!"
Yalnızca yönetimler değil, olayı araştırma konusu yapmaları beklenen sivil toplum örgütleri ve akademi de suskun.
Nasıl seslerini çıkartsınlar ki? Amerikan Associated Press'in (AP) haberine göre ABD'deki 37 üniversite, 2011'den bu yana Suudi Arabistan hükümetinden toplam 354 milyon dolar fon almış. Şu ana kadar Massachussetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) dışında Suudi yönetimiyle ilişkilerini gözden geçireceğini açıklayan da çıkmadı.
Peki, bundan sonra ne olacak? Dünya eşine ancak Orta Çağ karanlığında rastlanabilecek bu vahşi infaz karşısında sadece yutkunacak mı? Eli kolu bağlı, meşru devlet muamelesi gören bu mafya organizasyonunun bir dahaki suçunu mu bekleyecek? Cinayet işleyen ve elinde fazlasıyla imkan olan bir "devletin" daha kitlesel terör eylemlerine soyunmamışı için dua mı edecek?
30 gün oldu. Katillerin sırıtarak oynadıkları oyun sıktı artık. Çağdaş dünyanın seçmenleri, gazeteci örgütleri, sivil toplum olarak sesimizi yükseltmeli ve karar alıcılara baskı yapmalıyız.
İlk somut talebimizse belli:
Kaşıkçı soruşturmasının, elinde sağlam deliler olan ve Suudi yönetimine sert sorular sorabilen Türk yargısı tarafından, cinayetin işlendiği İstanbul'da yürütülmesi.