Cumhuriyet gazetesinde yaptığı "Suriye'ye giden MİT tırları" haberinin ardından yurt dışına kaçan Can Dündar, Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Almanya seyahatinde gündemdeydi.
Erdoğan ve Merkel'in ortaklaşa düzenleyecekleri basın toplantısına katılıp ortalığı birbirine katacağını açıklayan Dündar, daha sonra bu kararından vazgeçti. Alman yetkililerinin Dündar'a, oturma işlemlerinin halen devam ettiği hatırlatıp bir siyasi bir figürden ziyade gazeteci gibi davranmasını telkin ettikleri belirtiliyor.
Peki, Dündar gerçekte hangisi? Bir gazeteci mi yoksa bir aktivist mi? 15 Temmuz darbe girişiminin ardından yurt dışına kaçıp Türkiye aleyhine lobi faaliyeti yürüten binlerce FETÖ'cünün de desteğini alan Dündar, yaptığının gazetecilik olduğunu söylüyor.
Ne var ki, sonrasındaki davranışları bir yana, Dündar'ın başını yargıyla belaya sokan manşeti de bir gazetecilik faaliyetinin asgari koşullarını taşımıyor. Zira mahkemede kendisi bile, Türk devletinin Suriye'deki El Nusra gibi terörist gruplara silah yardımı yaptığı haberinin arkasında durmadı.
Dündar mahkemede kendisine yöneltilen "Milli İstihbarat Teşkilatı'na ait tırların içerisindeki malzemelerin yasa dışı bir örgüte (DAESH, El Kaide, PKK vb.) gittiğine dair elinizde herhangi bir belge veya delil var mı sorusuna şu yanıtı verdi:
"Benim bu yardım tırlarının herhangi bir yasadışı örgüte gittiğine yönelik elimde herhangi bir belge yoktur ve böyle bir bilgiye sahip değilim."
Yani, bugün ortalıkta Julian Assange pozları keserek dolaşan Dündar yaptığı şeyin gazetecilikle uzakta yakından ilişkisi yok. Kendisine servis edilen bir haberi hiçbir süzgeçten geçirmeden yönettiği gazetenin manşetine taşıdı. Elinde ne bir delili ne de gizleme hakkını kullanacağı kaynağı var.
Üstelik Dündar'ın sanki uzaylılar gazetesine manşet yapmış gibi davrandığı haber, doğrudan Türkiye'nin ulusal güvenliği ve itibarıyla alakalı. Çünkü bu haberle Türkiye, mücadele ederken yüzlerce şehit verdiği terör örgütleriyle yan yana gösterilmek isteniyor.
Hangi demokraside böylesine bir komploya gazetecilik muamelesi yapılabilir? Söz konusu kamu yararı nedir? Aksine, Dündar'ın asılsız haberi, Suriye'deki terör örgütleriyle mücadelesi, bölge ülkelerinden, Rusya'dan, ABD'den ve Avrupa'dan takdir toplayan Türkiye'nin faaliyetleri zarar görmemiş midir?
İşte Dündar bu basit gazetecilik sorularına cevap vermediği için günden güne politik bir militana dönüşüyor. Yakında kendisini Erdoğan'ın yurt dışında katıldığı bir toplantıda canlı bomba olarak görürsek şaşırmayacağız.
Asıl üzücü olansa, kimi Avrupa yönetimleri ve sivil toplum kuruluşlarının, Dündar olayını basın ve ifade özgürlüğü alanında tartışarak suça ortak olmaları. Avrupa değerlerini, ideolojilere ve uluslararası siyasete kurban etmeleri. Umarız uzatmadan uyanırlar.