ABD, Avrupa, bütün dünya Esad'ın hâkimiyetindeki Şam'ın yakınlarında bulunan Guta kentine odaklanmış durumda.
Nedeni ise muhaliflerin yoğun yaşadığı kentin Duma ilçesinde kimyasal silah kullanıldığı iddiası.
Mesela ABD'nin başkanı Trump çok sinirli! Başkan, haritada Guta'nın yerini bir kerede göstermekte zorlansa da saldırıdan sorumlu tuttuğu Esad'a "hayvan" diye sesleniyor…
Yetmiyor, 7-8 yıldır Esad'ın onlarca katliamına rağmen kıllarını kıpırdatmadan duran Akdeniz'deki savaş gemilerini Şam'ı vurmak üzere alarma geçiriyor… Ülkesinin, başta ekonomi olmak üzere kanayan yaralarını boş verip, Guta'nın derdine derman olmak için Avrupalı liderlerle mekik diplomasisi yürütüyor.
Trump geçtiğimiz gün de Latin Amerika gezisini "Suriye'deki gelişmeleri yakından takip edebilmek için" erteledi.
Evet, Guta'daki dram belli ki, üç gün önceki "Suriye'den çekileceğiz" açıklaması yapan Başkan'ın vicdanını ayağa kaldırmış.
Ama bugüne kadar on binlercesi katledilen, milyonlarcası göçe zorlanan Suriyeli siviller konusunda birden hassaslaşan tek ülke ABD değil tabii…
Son olarak barışçıl bir gösteride 18 Filistinli sivili öldüren İsrail de Suriye halkının canından ve geleceğinden ez ABD kadar kaygılı. Onları da unutmamak lazım.
Hatta öyle ki, dün İsrail savaş uçakları Gazze'ye yaptıkları hava saldırısından önce "Guta'nın hesabını sormak için" Suriye'deki bir hava üssünü vurdular.
Tabii bir Fransa var. Ülkesini kitleyen genel grevi bir kenara koyan Cumhurbaşkanı Macron'un, derdi günü Guta'daki sivil halkın acıları… Kısa bir süre önce Trump'ın "Suriye'yi devredeceğiz" dediği Fransa'nın Cumhurbaşkanı, BM'yi acil koduyla Guta'yı konuşmak üzere toplantıya çağırıyor.
Anlaşılan o ki çiçeği burnunda Cumhurbaşkanı, Sarkozy'nin Libya'da yaptığı gibi, bu kez BM kararı olmadan bir işgal hareketine soyunmak istemiyor…
Bir de işin karşı cephesi var tabii... Şam yönetiminin en büyük destekçi Rusya ve İran.
Ve bu kez, ayakları yere basmayan pek çok soru olmasına karşın ABD-AB cephesinin Suriye duyarlılığıyla yarışamayarak epeyce köşeye sıkışmış durumdalar. Tıpkı, ABD ve Avrupa'daki tüm Rus diplomatların sınır dışı edilmesiyle sonuçlanan İngiltere'deki casus zehirleme olayında olduğu gibi...
Ancak ne gariptir ki, Suriye ile sınırı bile olmayan bu ülkeler, bölgeyle ilgili her krizde olduğu gibi, yine konuyu Türkiye'nin pozisyonuna getirmiş durumdalar.
Tıpkı, Rus Dışişleri Bakanı Lavrov'un, sanki Suriye'de sadece Türk askeri varmış gibi, "Ankara Afrin'i Şam'a devretmeli" demesi gibi.
Bunları gülmeniz için anlatmadım elbette. Konu ciddi. Batının bininci kimyasal silah kullanımı iddiası karşısında sergilediği bu son duyarlılık gösterisi diğerlerine pek benzemiyor. Büyük bir küresel kriz kapıda. Nükleer güçler arasında çıkacak bir savaştan bahsedenler bile var.
İşte işin ironik yanlarının belirginleşmesinin nedeni de tam olarak tehlikenin büyüklüğü. Çünkü Marx'ın dediği gibi, tarihte olaylar ilkinde trajedi ikincisinde komedi olarak tekerrür ediyor.