15 Temmuz 2016'de darbe girişiminde bulunan kimi rütbeli askerlerin Türkiye'deki ABD üslerinde saklanması ve terörist imam Fetullah Gülen'in Pensilvanya'da korunması iki ülke ilişkilerini derinden etkiledi.
Ancak yarım asırdan fazladır iyi müttefik olan iki ülkenin ilişkilerin asıl sarsan, ABD'nin gizleme gereği duymadan PKK-YPG terör örgütünü desteklemesi oldu.
ABD de, Türkiye'de binlerce sivilin ve resmi görevlinin ölümünden sorumu olan PKK'yı terör örgüt olarak kabul ediyor. Ancak garip şekilde bu örgütün Suriye kolu YPG'ye binlerce tır silah yardımı yapıyor. Geçtiğimiz günlerde de Suriye'de bu teröristlerden bir sınır ordusu kuracaklarını açıkladılar.
Çeşitli düzeltmeler ve isim oyunlara başvurulsa da ABD'nin PKK-YPG'ye her anlamada desteği sürüyor.
New York Times'ın, hafta başında PKK-YPG tarafından Türk ordusuna DAESH usulü bir intihar saldırısı düzenlemesine yaptığı yorum gelinen durumu özetliyor:
"Bu, ABD'yi intihar bombacılarıyla müttefik hâline getiren garip bir duruma sokuyor."
Peki, bu durum ne gibi sonuçlar doğuracak?
Birincisi Türkiye kendisine daha güvenilir müttefikler arayacak. Alternatifler arasında ABD'nin bölgedeki çıkarlarıyla çatışan Rusya ve İran'ın olduğu ortada.
Suriye konusunda Soçi'de oluşturulan ve ABD'nin dahil edilmediği çözüm mekanizması bu gidişatın önemli siyasi duraklarından.
Moskova ve Ankara arasında imzaları atılan s400 hava savunma sistemi anlaşması ise önümüzdeki dönemde ABD'nin askeri açıdan ikincil plana itileceğinin işaretçisi.
Kuşkusuz bunun ABD'ye ekonomik bedelleri de olacak. Çin, İran, Rusya ve Körfez hattında petro dolar dolar dengesini derinden sarsacak bir "yenilik" ABD Merkez Bankasını çok zorlayacaktır.
Ancak ABD'nin kaybı Türkiye gibi önemli bir müttefikini "doğuya" kaptırmaktan ibaret değil.
AB yükünü sırtından atıp ikili anlaşmalara soyunan Birleşik Krallık 15 Temmuz sonrası Türkiye'ye her zamankinden daha yakın.
Türkiye'ye yönelik tartışılan silah ve modernizasyon ambargolarına karşı, Londra Türkiye'ye alternatifler sunmakta gecikmiyor.
Örneğin, yerli üretim tank motorları için Caterpiller şirketiyle görüşmeler başladı bile.
Rolls-Royce firmasıyla yapılan sivil havacılık uçağı üretim anlaşmasıysa bitti.
Yeni dönemde ticaretin yanı sıra askeri savuma alanında da iki ülkenin somut adımlar atmaya hazırlandığı herkesçe biliniyor.
Evet, ABD ikinci dünya savaşı sonrası, hem ticari hem de askeri açıdan Orta Doğu'da bulduğu en güçlü ve güvenilir ortağını rakiplerine doğru hızla itekliyor.
Bundan sonra ne yapılabilir?
Gelin bu sorunun cevabını bir Amerikalıdan, Bush döneminin Savunma Bakanı Müsteşar Yardımcısı olan Michael Doran'ın Hudson Enstitüsü'nde yapığı konuşmasından alalım:
"Bölgedeki en güçlü, en istikrarlı ülkeyi dikkate almadan kurmakta olduğumuz düzenin başarılı olacağını düşünüyor musunuz, cevap hayır. Türkler Suriye'de PKK devletine izin vermeyecek. Eğer büyük bir askeri güç olmadan bunu başarabileceğimizi düşünüyorsak kendimizi kandırıyoruz. Türklerle çalışarak PKK'nın Suriye'de büyümesinin kısıtlanmasını konuşabiliriz"
Zararın neresinden dönülse kardır.