Basın özgürlüğü, batı için coğrafyaya ve konunun muhatabına göre değerlendirilen bir kavram.
Avrupa Birliği ülkelerinde ve ABD'de bu alanı ulusal güvenlik gerekçesiyle sınırlandırmanın meşruiyeti tartışılmaz bile.
Propaganda yapsınlar ya da yapmasınlar, istihbarat raporlarında terör örgütleriyle bağlantısı olduğu iddia edilen yayın organlarının yayınına izin vermezler.
Devlet sırlarını ifşaa eden gazetecilere karşı da acımasızlardır. Devletlerinin gizli belgeleri yayınlayan batılı gazeteciler ağır cezalardan yakalarını sıyırmayı başarsalar bile tarafsız ülkelerin büyükelçiliklerinde yaşamaktan başka bir yol bulamazlar.
Gelin görün ki aynı batı, söz konusu İsrail dışındaki bir Ortadoğu ülkesiyse anında gazeteciliği kutsayan bir tavır takınır.
Her yıl bu ülkeler hakkında basın özgürlüğü karneleri düzenlerler, raporlar yazarlar, kılı kırk yararlar...
Örneğin onlara göre, yönetiminden hoşlanmadıkları bir Ortadoğu ülkesinde terör örgütleriyle bağı yargı tarafından kanıtlanmış bile olsa gazeteler asla kapatılmaz.
Sömürge ilişkisi kurmadıkları iktidarlara muhalif gazeteciler, cinayet işleseler, casusluk yapsalar da soruşturmaya ve kovuşturmaya tabii tutulamazlar.
Çünkü batı için gazetecilik ancak ve ancak istedikleri amaca hizmet ettiği sürece siyaseten doğruculuk kalıplarıyla değerlendirilecek bir kamu faaliyetidir.
AB'nin ve ABD basın özgürlüğü konusundaki son çifte standardına Katar Krizi'nde şahit oluyoruz.
Körfez'de yaşanan krizde arabulucu rolü üstlenen Kuveyt, geçtiğimiz günlerde ambargo uygulayan dört Arap ülkesinin 13 maddelik talep listesini Katar'a iletti. Katar'a uygulaması için 10 gün süre verilen listede bir madde çok dikkat çekici.
Suudi Arabistan, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn gibi bölgedeki diktatörler ve krallar tarafından yönetilen ülkeler Katar'a El Cezire kanalını kapatmasını emrediyorlar!
Evet, bildiğiniz El Cezire... tüm dünyada yayın yapan, gazeteciliğin yüz akı, prestijli kanal...
Fakat basın Özgürlüğü havarisi pozlarındaki batıdan gık sesi bile işitilmiyor.
Tıpkı kısa bir süre önce, "özgürlük mecrasıyız" diye övünen Twitter, Suudi ortaklarının talebiyle El Cezire Arapça'nın hesabını askıya alınca kafalarını kuma gömdükleri gibi...
İki yüzlülüklerinin nedeni malum. Ortadoğu'daki yeni paylaşım düzeninde Katar'ı kurban seçtiler...
Şimdi siz söyleyin, bunca çelişkinin ardından son olarak El Cezire gibi tarafsızlığıyla isim yapmış bir kanalın linç edilmesine dahi susan AB'nin ve ABD'nin, ülkemizdeki basın özgürlüğüne dair değerlendirmelerini nasıl ciddiye alalım.
Uzaktan çok mu saf görünüyoruz?