Körfezdeki zengin ve küçük ülke Katar hafta başında diplomasi tarihinde görülmemiş bir saldırıyla karşı karşıya geldi.
Aralarında Suudi Arabistan, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn, Libya ve Yemen'in de olduğu bazı Arap ülkeleri, birkaç saat içinde Katar'la diplomatik ilişkilerini kestiklerini açıkladılar!
Katar'ın diplomatik temsilcilerinin ve vatandaşlarının ülkelerini terk etmesi için çağrı yapan devletler, ülkenin ticari faaliyetlerine de ambargo uygulayacaklarını duyurdular.
Tüm dünyanın daha çok "Quatar Airways" ve "Al Jazeera" gibi markalarla tanıdığı 3 milyonluk ülkede korku ve panik hakim.
Peki, Katar'ın sistemik şekilde yalnızlaştırılmasına neden olan tepki neden kaynaklanıyor?
Arap ülkelerine bakarsak tavırlarının nedeni, Katar'ın radikal teröristlere yardım ettiği iddiası.
Ancak, bütün dünyaya açılmış Katar yönetiminin şiddetle reddettiği bu iddiaları destekleyecek delillerin ne olduğu meçhul.
Ortada konuşulan tek somut şey, Katar Resmi Haber Ajansı'nda (QNA), 23 Mayıs'ta Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Al Sani'ye atfen yayınlanan "İran'a destek veren ABD karşıtı açıklamalar.
Ne var ki, kısa bir süre içinde tüm dünya medyasında çığ gibi büyüyen bu açıklamalar daha ilk anda Katar hükümeti İletişim Dairesi Direktörü tarafından yalanlanmıştı. Hükümet, QNA'nın hacklendiğini ve yayınlanan haberlerin dikkate alınmamasını istemişti.
Hatta Katar Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani de o günlerde düzenlediği basın toplantısında, medya üzerinden ülkesinin hedef alındığını açıklamıştı.
Fakat ne fayda… Katar için düğmeye basılmıştı bire kere, bilemiyorum belki de küreye demeliyiz.
Zira Donald Trump'ın 20 Mayıs'taki Suudi Arabistan seyahatinde Harry Potter film setinde çekilmiş havası veren o kareden sonra başladı her şey.
Başta Suudiler olmak üzere Mısır, BAE gibi adları radikalizm, terör ve darbecilikle sıkça anılan ülkeler dikkatleri Katar'ın üzere çekmek için bir medya manipülasyonuna başladılar.
Üstelik Katar, Trump'ın Orta Doğu temaslarında sert şekilde işaret ettiği İran ile ticaret de yapıyordu!
Trump'ın krizin patlamak vermesinin ardından Twitter hesabından yaptığı açıklamalar da olayın gelişim seyrini doğrular nitelikte:
"Ortadoğu ziyaretimde, radikal ideolojilerin artık finanse edilemeyeceğini söyledim. Liderler Katar'ı işaret etti, bakın!"
Anlaşılan o ki, Suriye'de radikal teröristlerin seküler versiyonu PKK-YPG'ye açıktan silah vererek ABD'nin itibarını zedeleyen Trump, bu işi diplomatik bir yöntem olarak benimsemeye başlıyor.
Yüzlerce sivilin katledildiği bir askeri darbeyle iş başına gelen Sisi'nin ve İran'ın DAESH'i desteklemekle suçladığı "fiili devletlerin" enformasyonuyla Ortadoğu da yeni bir bilinmezliğin taşlarını döşüyor.
Üstelik bu kez meze olarak, ABD ve tüm dünyayla iyi ilişkiler geliştirmiş, koca bir ABD üssüne ev sahipliği yapan Katar'ı gözüne kestirmiş durumda…
Evet, Trump ciddi bir hatanın eşiğinde.
Washington'daki aklı başında siyasetçiler, Katar'la ilgili söylentileri bırakıp enformasyon kaynaklarını çeşitlendirmeliler. İşe, adları sıkça radikalizmle anılan Arap ülkelerinin yanı sıra bölgenin tek demokratik-laik devleti olan, elli yıllık müttefikleri Ankara'nın sesine daha çok kulak vererek başlayabilirler.
Çünkü Türkiye, Katar krizinde de önümüzdeki günlerin muhtemel sorunu İran açmazında da arabuluculuk rolünü üstlenecek, bölgedeki en makul ve güvenilir ülke Türkiye.
Hatırlayın, 2011 yılında Obama döneminde İran'la yapılan uranyum takası anlaşmasında oynadığı rolle bu kabiliyetini tüm dünyaya göstermişti.