Bir hayalet gibi Orta Doğu'nun ve Avrupa'nın üzerinde gezen terör dün kendini yine İstanbul'da gösterdi. Müslümanların Allah'a şükretmek için oruç tuttuğu, sakin, yağmurlu bir sabahta.
Polisler servis otobüsüne binmiş, görev yapacakları bölgeye gidiyorlardı. Araçları İstanbul Üniversitesi'ne yaklaşmıştı. Bir kreşin arkasındaydılar. Bankaların, lokantaların, iş merkezinin önündeydiler. Ayasofya'ya doğru yürüyen turistlerin içindeydiler… Tam o anda patlatıldı bomba yüklü araç.
5'si sivil, 11 kişi hayatını kaybetti. Onlarca yaralı var.
Eylemin hedefi, yöntemi gibi ayrıntıları değerlendiren güvenlik kaynakları ve uzmanlar failin Ayrılıkçı Kürdistan İşçi Partisi (PKK) olduğu yönünde görüş birliğindeler. PKK geçtiğimiz bir yıl içerisinde, Ankara, Diyarbakır ve İstanbul gibi büyük kentlerde de aynı şekilde terör saldırıları gerçekleştirdi. Bu saldırılarda onlarca polis, asker ve sivil hayatını yitirdi.
PKK'nın yasal kanadı Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) eylemi yine kınayamayıp muğlak ifadeler kullanması da şüpheleri arttırıyor.
Evet, Türkiye halkı artık PKK'yı da onların şiddete sistematik olarak destek veren HDP'nin de ne olduğunu çok iyi biliyor. Terörle mücadele de böylesine bir bilinçten doğan destekle yürütülüyor. Ciddi aşama da kaydedildi. PKK ya da DAESH gibi örgütlerin yapmaya çalıştığı pek çok saldırı önceden engellendi.
Ancak Türkiye'nin kendilerini ve insanlık dışı yöntemlerini gizleme gereği bile duymayan bu yapılardan daha büyük bir sorunu var. O da bu tarz terör eylemlerine ideolojik destek sağlayanlar ve meşruiyet kazandırmaya çalışanlar.
Üstelik bu yalnızca Türkiye medyasına, siyasetine, sivil toplum örgütlerine ve akademisine dair bir problem de değil. Avrupa ve ABD'de yayın yapan gazeteler ve televizyonlar da Türkiye'deki terör örgütleriyle aralarına mesafe koymakta zorlanıyorlar. Hatta çoğu zaman terör eylemlerine adeta gerekçe bulmaya çalışıyorlar.
Sivillerin hayatını kaybettiği diğer terör saldırılarında olduğu gibi dünkü saldırının ardından BBC gibi kuruluşlar yine "Polislerin hedef alındığı saldırı…" başlığını tercih ettiler.
Yıllardır bu mesleğin içinde olan bir gazeteci olarak merak ediyorum. Barut kokusu henüz dağılmamış, bombaya hedef olup yere yığılmış insanlar da yerde yatarken, BBC ya da diğerleri, PKK'nın hedefinin ne olduğunu, kime zarar vermek istediğini şıp diye nasıl anlayabiliyorlar?
Terörün, her yerde ve her dönemde hedefinin, kurbanların kim olduğuna bakmaksızın korku salarak siyasi talebine ulaşmak olduğu evrensel bir kabulken, doğudaki terör örgütlerine tanınan bu "ayrıcalığın" sebebi ne?
Siz bu yayın kuruluşlarının ABD'deki, Paris'teki ya da Brüksel'deki terör saldırılarının ardından, "hedefin devlet aygıtı olduğuna, hayatını kaybeden sivillerin hedeflenmediğine" dair bir vurgu yaptıklarına hiç şahit oldunuz mu?
Kaldı ki sivillerin yaşam alanında gerçekleştirilen bombalı bir saldırıda, işine, okula, gezmeye giden insanların hayatını kaybetmesi ihtimali, göz ardı edilebilecek bir risk midir? BBC, eylemini aklamaya çalıştığı PKK bile böyle bir açıklama yapmamışken, örgütün sivil ölümlerini bir "eylem maliyeti" olarak göze almadığını hangi somut veriye dayanarak okurlarına duyurabilmektedir?
Peki bunu niçin yapıyorlar? PKK, sol-seküler bir örgüt olduğu için mi? Yoksa bu çifte standart sadece oryantalist önyargılarından, alışkanlıklardan mı kaynaklanıyor? Bilemiyorum, belki "rakip ülke" perspektifiyle daha organize bir faaliyet söz konusudur.
Sebep ne olursa olsun, sonuç itibariyle bildiğim tek şey bu tarzlarının artık fazlasıyla deşifre olduğu ve tepki çektiği. BBC'nin, CNN'in, Fox'un… yayın yaptıkları ülkenin doğudaki imajını yerlere düşüren tarzının küresel terörle mücadele perspektifine verdiği zarar da cabası.