Türkiye parlamentosunda 27 milletvekili ile temsil edilen Hakların Demokratik Partisi (HDP), geçen salı taraftarlarını sokağa çağırdı. Amaçları Adalet ve Kalkınma Partisi Hükümeti'nin Suriye ve Irak politikasını protesto etmekti. 3 gün süren olaylarda 2'si polis 35 kişi öldürüldü. 221 vatandaş ve 139 polis yaralandı. 1114 bina ve 1179 araç yakıldı. Manevi hasarı ise hesaplamak imkânsız… Yaşanan ölümlerin tümünün, güvenlik güçlerinin müdahalesiyle değil, sokağa çıkanların eliyle gerçekleştiği dipnotunu da bu listeye eklemek gerek. Ve bu bilgi taraflarca da teyit ediliyor. Peki, bu acı tablo nasıl oluştu? Bu sorunun cevabını tartışmaya başlamadan önce, HDP'nin yurtdışında gelişen bir sorunda niçin bu denli hırçınlaştığını anlamak gerekiyor.
Amaç bölgesel bir Kürt devleti kurmak
HDP, Türkiye'de 30 yıldır devletle savaşan ayrılıkçı PKK'nın yasal kanadı olarak kabul ediliyor. PKK'nın Türkiye'nin yanı sıra İran'da ve Suriye'de faaliyet gösteren kolları da var. Amaçları Türkiye, İran, Suriye ve Irak'tan toprak kopartıp bölgesel bir Kürt devleti kurmak… İşte bugün Suriye'nin Kobani şehrinde IŞİD militanlarıyla savaşan Demokratik Birlik Partisi de (PYD), PKK'nin bir kolu.Türk hükümeti neyle suçlanıyor?
İşte PKK'nın yasal kanadı HDP'nin 35 kişinin ölümüne neden olan direniş çağrısının arka planında böylesine bir 'megali idea' var. Ancak hareket bu hâkimiyet mücadelesini dünya kamuoyuna bir insani mesele olarak sunuyor. IŞİD'in taarruzu üzerine Kobani'de yaşayan 200 bini aşkın sivil Türkiye'ye gelmesine karşın, kentteki alan savunmasının, sivilleri korumak amaçlı olduğunu söylüyor. Birleşmiş Milletler de (BM), Kobani'de sivil kalmadığına dair Türkiye ile hemfikir.ABD ve Avrupa olsa ne yapardı?
HDP tüm dünyaya "bölgede radikal İslamcılarla savaşan tek gücüm" mesajı vermek için sokak gösterilerinde 35 sivilin ölmesini göze alabiliyor. Böylelikle Türkiye'deki savaşta 50 bin insanın canından sorumlu olan silahlı kanadı PKK'yı, ABD'nin ve Avrupa Birliği'nin (AB) terör listesinden çıkartmayı hedefliyor. IŞİD'in elindeki 49 rehine diplomatını henüz kurtarabilen Türk hükümetini ise "radikal İslamcılara destek veren ülke" konumuna düşürmek istiyor. Türkiye'nin IŞİD'i Ekim 2013'de terör listesine aldığını ve örgütün hedeflerini vuran ilk ülke olduğunu hatırlatmakta da fayda var.
HDP'nin ve PKK'nin onlarca sivilin canına mal olan bu hayalini demokratik bir mücadele olarak gören bazı ABD'li siyasetçiler ve AB ülkeleri bir anlığına kendilerini Türkiye'nin yerine koymalılar. Ülkelerinde terör saldırıları yapan örgütlere karşı PKK'ya gösterdikleri kadar hoşgörülü davranıyorlar mı? Bu örgütler kendilerinden, uluslararası anlaşmaları ve hukuku hiçe sayıp sınır güvenliği kaldırmaları isteseler ne yaparlardı? Kendilerinin tartışmayı dahi düşünmeyecekleri önerileri Türkiye'den beklemeleri nasıl bir çelişki? Yoksa AB adayı, NATO üyesi Türkiye'yi bir kabile devleti mi sanıyorlar?