FBI, 16 kez bombalı saldırıda bulunan, 3 kişiyi öldüren ve 26 kişiyi yaralayan "Unabomber"ın evini arama izni çıkarmak için günlerce uğraşmış; operasyonun başlamasına dakikalar kala gerekli imzayı yargıçtan alabilmişti. Çünkü 'Bu delilleri nasıl buldunuz?' sorusunu emniyet ve savcılık makamlarına sormak, her ceza davasının omurgasını oluşturur. Yargı kararı olmadan yapılan yasadışı arama, dinleme ve takiplerin hepsi bu kapsama girer. ABD Anayasası'nın 4. ek maddesine göre, Amerikan Anayasasına aykırı olarak elde edilmiş bulgular, mahkemede delil olarak sunulamaz. Ancak ABD'de görülmekte olan Halkbank davasıyla aslında anayasanın bizzat kanun adamları tarafından nasıl da çöpe atıldığını izliyoruz.
New York Güney Bölge Federal Savcılığı'nın Halkbank davasında sunduğu delillerin nerdeyse hepsi 'gizemli' telefon kayıtlarını içeriyor. ABD hangi yolla Türk mahkemelerinin geçersiz saydığı, yasa dışı yollarla elde edilmiş dinleme kayıtlarını elde edebilmiştir? Hangi hukuka binanen bunlara meşru kanıt muamelesi yapmaktadır? Bu soruların cevabı yok.
Üstelik Halkbank davasında, ABD, kendisi gibi egemen bir devlet olan Türkiye'nin Birleşmiş Milletler hukukuna uygun olarak İran ile ticaret ilişkisi kurmasını yargılıyor. Neden? Çünkü Amerikan yasalarına uyulmamış. İyi de Türkiye neden Amerikan yaptırımlarına uymak zorunda olsun? Bu sorunun da cevabı yok.
Çağlayan'ın hâlâ milletvekili olduğunu yazacak kadar FETÖ'nün 17 Aralık iddianamesinden kopyalayıp-yapıştırılmış bu iddianameyi hazırlayanların, dinleme kayıtları olmasaydı ellerinde bir "dava" olmayacağını söylemek mümkün. O yüzden tekrar soruyorum: ABD, egemen başka bir devletin bakanını nasıl, hangi hakla dinlemiştir veya hangi anayasal meşruiyete dayanarak bunu dava konusu yapabilmiştir?
Peki ya hakimin tarafsızlığı ilkesi? Halkbank davasına bakan hakim Berman, 2014 yılında, Gülencilere bağlı bir hukuk firmasının davetlisi olarak Türkiye'de ağırlanmış. Yine Gülencilere ait Zaman Gazetesi'ne verdiği röportajda, Zarraf'ın Türkiye'de yargılandığı davaya binaen (ki Amerika'daki davaya delillerin bu davadan aktarıldığı açık) Gülenci savcıların haklılığı yönünde beyanatlarda bulunmuş. Yani, hakim Berman'ın zaten bu davaya tarafını belli etmiş şekilde baktığı açıktır. Bu nasıl olur da hakimin tarafsızlığı ilkesine aykırı bulunmaz? En son hakim Berman, FETÖ'cü savcıların 17 Aralık'ta kullandığı yasadışı dinleme kayıtlarının mahkemede jüriye dinletilmesine hükmetti.
Özetle bu dava, ABD'deki hukuk skandallarından biri olarak tarihe geçecektir. Halkbank iddianamesi, ABD'nin siyasî çıkarları için hukuku nasıl da araçsallaştırdığının en berrak örneğidir. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dediği gibi bu iddianame sadece Türkiye Cumhuriyeti'ne yapılmış bir saldırı değil, aynı zamanda şantajdır. Çünkü iddianamenin birçok yerinde Zarrab'dan Çağlayan'a dek sanık isimleri sıralandıktan sonra cümle "ve diğer hükümet yetkilileri" diye devam ediyor. Yani ABD, "Hizaya girmezseniz, sıra size de gelir" diyor. Gelsin bakalım!