Putin'in Suriye'deki stratejisi, Şii milisler ve YPG eliyle Esed'i kurtarmak, geride sadece DAEŞ kalana dek muhalifleri bombalamak ve Türkiye'nin 'güvenli bölge' projesini bertaraf etmek olarak özetlenebilir.
Obama'nın Suriye stratejisi ise, Rusya'yla gerilmeden ve herhangi bir risk alıcı kararın altına girmeden, içine girdiği belli olan 'fetişizmine' yenilip, büyük soruların etrafında 'parmak ucunda yürüyerek' Başkanlık süresini doldurmaktan ibaret. O büyük sorulardan bazıları, Senatör Lindsey Graham ve Vali Jeb Bush'un da dillendirdiği gibi şunlar: Esed'i kim devirecek? Suriye'yi Rusya hâkimiyetine bırakmanın bölge için sonuçları ne olacak? Suudi Arabistan ve Türkiye gibi on yıllardır süren müttefikleri yerine İran'ı partner seçmek ABD etkisini nasıl etkileyecek?
ABD-Rusya stratejisinin ana hedefi şimdilik DAEŞ'i temelli yok etmek gibi görünmüyor. Zira öyle olsaydı, DAEŞ gibi radikal örgütleri, ancak onları ideolojik kalbinden, yani Sünnilerin koruyucusu ve halifesi oldukları iddialarından vuracak şekilde davranmaları gerekirdi.
DAEŞ, esasında Sünni bir örgüt değil. Sünni terminolojiye göre, İslâm tarihindeki en aşırı ve acımasız ucu temsil eden, kendilerinden başka herkesi din dışı kabul eden Haricilere benziyorlar. Ancak ana akım Batı medyasının da yardımıyla kendini Sünnilikle özdeşleştirmeyi başaran, Irak ve Suriye'deki Sünni yerleşimlerde karşılık bulan bir terör örgütü söz konusu. Her ne kadar şimdiye kadar Esed'den çok, onunla savaşan muhalifleri zayıflatmış olsa da DAEŞ'in kendine düşman olarak ilan ettiği iki damar var.
İlki Irak ve Suriye'de Sünni Arapları ve Türkmenleri ezen İran eksenli Şii yayılmacılığı, ikincisi ise seküler Batı'nın işgal politikaları. Peki, ABD-Rusya stratejisi, sözde DAEŞ'i ezmek için hangi kara güçlerini kullanıyorlar? Şimdiye kadar 250.000 Sünni Suriyeliyi öldürmüş, milyonlarcasını evinden etmiş Esed rejiminin güçlerini, Irak'ta yönlendirdiği Bağdat yönetimi eliyle Sünni azınlığı ezen ve Suriye'de Esed'in katliamlarına ilk ve koşulsuz sahip çıkan İran'ın Şii militanlarını ve Marie Claire'e kapak olacak kadar 'seküler' duruşu övülen YPG güçlerini... Bu güçlere istihbari ve hava desteği veren iki 'kafir' ülke olan ABD ve Rusya da listeye eklenince, karşımıza tam da DAEŞ'in ortaya koymaya çalıştığı şablonu güçlendiren bir tablo çıkıyor. Böylelikle DAEŞ kendisini Sünni Arapların yegâne koruyucusu konumuna yükseltmek için de arayıp da bulamadığı bir fırsat elde ediyor.
Sünni Arap, Türkmen ve Kürt birliklerden oluşan ılımlı muhaliflerin desteklenmesi, onlara da YPG'ye verilen istihbari ve hava gücü yardımının sunulması ve hatta Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye gibi Sünni İslâm ülkeleri içerisinde başarılarıyla teberrüz etmiş olan devletlerin, DAEŞ'le mücadele noktasında sahaya aktif olarak katkıda bulunması bu yüzden sadece askerî açıdan değil, aynı zamanda DAEŞ'e karşı yürütülen ideolojik savaşta da zafere götürecek sonuçlar sağlayacaktır. Ancak Obama yönetiminin şimdiye kadar Rusya'nın liderliğine girmiş gibi görünen cesaretsiz siyaseti bu seçeneği değerlendirmeye pek de istekli görünmüyor.
Şu anda hepsi ılımlı muhaliflerin olduğu toprakları ele geçirmeye odaklanmış olsa da, yarın Esed rejim güçleri, İran'ın Şii militanları ve YPG güçleri ile DAEŞ'i belki askerî açıdan zorlamak mümkün. Ancak böylesi bir tavır, ancak DAEŞ'in sahadaki popüler destek anlamında elini güçlendirmekten başka bir şeye yaramayacak ve bölgeyi daha da karışık bir hale getirecektir.