Dün ülkemizde yaşanan üzücü bir gelişme sonrası bu yazıyı kaleme almaya karar verdim. Bugün sağlık önerilerimden ziyade burada kendim ve meslektaşlarım adına acı günümüzü paylaşmak istiyorum. Hekimlik zor zanaat derler. Bir çok diğer meslek gibi zorlukları vardır. Fakat hekimler, kendi varlık nedenini yok etmek için sürekli uğraşan tek meslek grubudur. Kendi için çalışmaktansa kendine karşı çalışmak bizim zanaatımızı zor kılan nedendir. Tabi ki zorlu bir iş yapmamızın sebebi sadece bu değil, hastalarımızı, yakınlarını, her birinin duygularını ve onları iyileştirmek için omuzlarımızda hissettiğimiz yükün hepsini bir arada düşünebilmek bile zor, nerede kaldı ki bunları uygulamak.
Bunlarla bitmiyor... Uykusuz geceler, canla başla çalışmak, herkese cevap verebilmek değil bizim yaptığımız. Özellikle bilmenizi isterim ki bu tip fiziksel zorlukların arkasına da hiç bir meslektaşım saklanmaz, saklanmamalıdır. Biz şifa dağıtmıyoruz, şifayı arayan hastalarımıza yol gösteriyor, onları eğitiyor, ve onların zorlu olan bu yolculuklarında duygularımızla, moral desteğimizle ve yardımlarımızla kendi hayatımızı bir kenara bırakarak onlarla beraber yürüyoruz. Bu yolculuklar her zaman kolay olmuyor; amansız bir hastalık, acil bir durum veya hayati riskin yüksek olduğu bir durumda hastalarımızın ve yakınlarının duygulanım değişiklerini de anlamamız ve empati kurmamız gerekiyor. Belki mesleğimizle ilgili, yazacak çok şey var. Doğduğumuz andan ölene kadar geçen süre içerisinde herkes yeterince hayatımızı tecrübe ediyor. Bu sebeple daha fazla detaylandırmak istemiyorum.
Mesleğimizdeki icraatlarımız ve onların zorluğu dışında karşılaştığımız acı bir durum var: Sağlık çalışanlarına karşı şiddet!
Sanıldığı gibi sadece ülkemizde değil, tüm dünya da ciddi bir artış gösteren bir durum bu. Sürekli olarak literatüre hekime yönelik şiddet ile ilgili yeni yayınlar ekleniyor. Bu ülkelerden birisi de Amerika. Amerika da geçtiğimiz yıl İşgücü İstatistikleri Analiz Bürosu'nun yayınladığı rapora göre işyeri saldırılarının %60'ı sağlık sistemi içerisinde gelişti. Bu saldırıların dörtte üçü hastanın kendisi veya yakınları tarafından gerçekleştirilmiş. Gectigimiz sene Johns Hopkins Hastanesinde bir hasta yakını doktoru öldürdü, ardından annesini vurdu ve intihar etti. Bunu takiben bir kaç ay içerisinde Long Island hastanesinde hasta sandalyenin ayaklarından birini kırdı ve o tahta parçası ile hemşiresini öldüresiye dövdü. Amerika'dan verilebilecek bazı örnekler, fakat üzülerek söylüyorum ki insani değerleri daha yüksek olmasını beklediğimiz güzel ülkemizdeki sağlık çalışanlarına şiddet olayları artık önü alınamaz boyutlara ulaştı.
Sağlık hizmeti veren alanlar her zaman, korumaya ve bakılmaya ihtiyaç duyan herkes için ¨güvenli cennetler¨ olarak düşünülmüştür. Bu izlemeye değer bir eğilimdir. Fakat, uluslararası sağlık merkezleri için bir akreditasyon ajansı olan The Joint Commision'ın hazırladığı en son rapor, sağlık merkezlerinin taciz, tecavüz ve cinayet gibi şiddet suçları da dahil olmak üzere giderek artan suç oranları ile karşı karşıya olduğunu bildirdi.
Şiddet olayları en sık psikiyatrik tesisler ve acil servislerde görülüyor, ama aynı zamanda bekleme odaları, uzun süreli bakım merkezleri ve yoğun bakım ünitelerinde de görülebildiği çeşitli raporlarda belirtilmiştir. Sağlık çalışanları arasında şiddete en sık maruz kalanlar ise hemşirelerdir. Acil Hemşireleri Derneği 2010 anketine göre, acil servis hemşirelerinin yarısından fazlası en az bir kere şiddete maruz kalıyor. Ankete göre şiddet olayları; alkol, uyuşturucu ve psikiyatrik durumlar ile ilgili hasta sayısının artışı ile beraber yükselme eğilimi gösteriyor. Tabi bu sonuçlar Amerika için geçerli, peki ülkemizdeki şiddetin kaynağı ne? Bugün sosyal paylaşım ağları ve hatta bakanlığın yaptığı açıklama ile suç cehalete yüklendi. Evet, belki bu doğru olabilir, fakat cehalet iyileştirilebilir bir risktir. O zaman toplum olarak hepimize görev düşmektedir. Bu nedenle tüm aydınların ve yazarların bu konu hakkında toplumu bilinçlendirmeleri gerektiğine inanıyorum.
Açıkçası, bizler hastaları şifaya kavuşturmak ile görevli olan tüm çalışanların korumasının daha iyi yapılması gerektiğine inanıyoruz. Bu problemi çözmeye çalışan bir çok hastane oldu, kimi güvenlik arttırarak kontrollü erişim sağladı, kimi stresli hasta ve yakınlarına karşı davranış eğitimleri düzenlediler. Bu konuda hastanelerin bireysel adımlarından ziyade devletin daha güçlü adımlar atması gerekmektedir.
Yazımın sebebi olan bugünkü üzücü haber Gaziantep Av. Cengiz Gökçek Devlet Hastanesi'nden geldi. Bir hastanın yakını tarafından bıçaklı saldırıya uğrayan ve ağır yaralanan Göğüs Cerrahi Uzmanı meslektaşımız Dr. Ersin Arslan maalesef hayatını kaybetmiştir. Dr. Arslan'ın tüm meslektaşlarımız gibi büyük bir fedakârlık örneği gösterip canla, başla ve azimle çalışmış olmasına rağmen bu şekilde hayatını kaybetmiş olmasından derin üzüntü duyuyorum.
Türkiye'de sayımız yetersiz olduğu halde, milletimize hizmet aşkıyla görevlerini ertelemeden yerine getiren tüm meslektaşlarımızın üstün gayretlerinin takdirinin bu olmadığına inanıyorum. Vicdan sahibi hiç kimsenin kabul edemeyeceği bir saldırı sonucu hayatını kaybeden Dr. Ersin Arslan kardeşime Allah'tan rahmet, başta değerli eşi olmak üzere yakınlarına sabır diliyorum.
Sağlık bakanlığının yaptığı açıklamada olduğu gibi, ne yazık ki, toplum içinde şiddeti alışkanlık haline getirmiş hastalıklı kişilikler her yerde karşımıza çıkmaktadır. Bizim bu hastalıklı kişilikleri, tüm toplum kesimlerinin birlik içinde ortaya koyacağı mücadele ile toplumdan ayıklamamız veya tedavi etmemiz gerekiyor. Hastalıklı zihinlerin de hasta bedenler gibi iyileştirilmesi gerekir. Tüm sağlık çalışanlarının başı sağ olsun…
@DrYerebakan
drhalid@gmail.com
Division of Cardiothoracic Surgery Columbia University
New York Presbyterian Hospital