Emrah Usta
Ocak sonunda yapılan seçimler sonrasında büyük çoğunluğu alan Netanyahu liderliğinde koalisyon hükümeti, büyük uğraşlar sonucunda kuruldu.
Koalisyon da sağ kesimin lideri Likud- Beiteinu, merkez sağ Yeş Atid (Gelecek var), Tzigi Livni'nin Hatnua (Hareket) ve aşırı sağ olarak nitelendirilen Bayit Yehudi (Yahudi evi) partileri hükümette yer aldı. Sıralamaya göre Likud'tan 9, Yeş Atid'ten 5, Bayit Yehudi'de 3, Hatnua'dan 2 ve Yisrael Beiteinu'dan 4 kişinin bakan olarak 33. hükümet içerisinde yer aldığı görülüyor. Kudüs'te kurulan yeni İsrail kabinesi tarihe en çok kadın bakan çıkaran hükümet olarak da geçmesi ayrı bir başarı oluşturuyor. Yeni kurulan hükümette öne çıkan birçok isim bulunurken, Türkiye'ye karşı sert tavırlarıyla da bilinen Avigdor Lieberman'ın yer almayışı oldukça dikkat çekici. Geçtiğimiz Aralık ayında hakkında açılan sahtekarlık ve dolandırıcılık davasıyla, istifa etmek zorunda kalan Lieberman'ın Türkiye'ye tutumu değişmiş değil. Lieberman dışında İsrail de prestijli mevkilerden biri olan Savunma bakanlığına eski kabine de Başbakan yardımcısı Moşe Yalon'un gelmesi de tesadüfi olmasa gerek. Yalon'un göreve geldikten hemen sonra yaptığı iki çıkış ise ilginç. İran'ın kesin bir dille tehlike arz ettiğini, Arap dünyasındaki gelişmelerin İsrail politikalarına zarar verdiğini dile getirmesi İsrail'de siyaseti hızlandırmıştı.
Kabinede yer alan bir başka önemli isim ise eski maliye bakanı Yuval Steinz'in 33. Hükümet döneminde Uluslararası Stratejik İşler Bakanı olarak göreve başlaması oldu. Steinz, Netanyahu kabinesi için önemli 3 konu da yetki kılınmışa benziyor. Bunlar; ABD seçimleri öncesinde gerilen Obama-Netanyahu ilişkisinin normalleştirilmesi, İran karşısında nükleer tehdidin dile getirilmesi konuları önümüzdeki dönemde Steinz'in dışarıdaki politikalarını oluşturuyor. Yuval Steinz'i önemli kılan bir diğer faktör ise, İsrail savunma kuvvetleri içerisinde de çalıştığından dolayı ordu- mevcut durumu iyi analiz edebilen politik figürler arasında yer alışıdır. Steinz tüm bu görevleri üstlenirken İsrail Atom Enerji Kurumu'nun da başında yer alacak oluşu fonksiyonel-hareketli bir bakanlık yapacağı anlamı taşıyor. İsrail hükümetinin içerisinde yer alan diğer isimler ise, iç siyaset ve dışarıya yönelik kamu diplomasisi oluşturabilecek potansiyele sahip kişilerden oluşuyor. Yesh Atid' den Finans Bakanı Yair Lapid, Hatnuah'tan Adalet Bakanı Tzipi Livni ve Yisrael Beiteinu'den ise Turizm Bakanı Uzi Landau yer alıyor. Bu 3 isim İsrail iç siyasetinde ne kadar etkili olsa da dışarı da potansiyeli olan isimler arasında geçiyor. Yair Lapid, Politik kariyeri bir kenara gazetecilik ve medya kökenli olması nedeniyle de 'public figure' (tanınmış kişi) olarak, İsrail siyasetinde ilginç bir yer oluşturuyor. Toplumdaki farklı kesimlerin zaman zaman çatışma ortamına girmesi, gittikçe pahalaşan sosyal hayat ekonomiyi de derinden etkiliyor. İsrail halkının özellikle tedirgin eden bu çalkalanma hareketi, hükümeti de yakından ilgilendiriyor. Lapid'in geçtiğimiz günlerde 'İsrail'in Kıbrıs ya da Yunanistan olmasına izin vermeyeceğim.' açıklaması içten içe bu hareketlenmeden etkilenen İsrail halkına açık bir mesajdı. Tzipi Livni ismi ise İsrail toplumun pekte yabancısı olmadığı bir isim. İbranice'nin yanı sıra ana dili gibi Fransızca ve İngilizce konuşan Livni, Ortodoks- tutucu bir ailenin kızı olarak dünyaya gelmişti. Gençlik yıllarında İsrail ordusunda ciddi görevler alan Livni, Ehud Olmert'in Kadima'ya yeniden lider olmayacağını açıklamasından sonra 2008'de Kadima'ya lider olmuştu.
Yeni kurulan hükümette ise Adalet Bakanlığı koltuğuna oturan Livni'yi ise bekleyen en zor sınav ise, 'Filistin-İsrail' barışı karşısındaki tutumu olacaktır. Yisrael Beiteinu'den ise Turizm Bakanı olarak görev yapacak Uzi Landau' a ise zor bir görev düşüyor. Son gerçekleştirilen demir kubbenin de denendiği Gazze saldırısında 'güvensiz ülke' imajı veren İsrail'in kamu diplomasisine yoğun mesai harcaması da şüphesiz bekleniyor. Türkiye ile yeni ilişkiler gelişebilecek turizm potansiyeli ve Suriye-Mısır ile kriz, İsrail turizmine sekte vurmuş durumdadır. Arap baharı sürecince İsraili karşıt gösterilen artması İsrail turizmi ciddi açıdan etkilemişti. Yeni hükümette, Uzi Landau' i turizmin canlandırılması- reklam ve tanıtım açısından daha da zorlu görevler beklediği söylenebilir.
ABD ile yeni ilişkiler
Obama'nın Kasım 2012 seçimlerinden önce gittikçe zora sokan İsrail, seçim sonrasında bükemediği bileği öpercesine Netanyahu-Obama buluşmasında günah çıkardı. Gazze saldırısı, İran tehdidi, Filistin-İsrail barışı ve ekonomik-siyasi destek Tel Aviv'in öne çıkardığı konular arasında yer alıyordu. Gazze saldırısı sırasında başta demir kubbe olmak üzere çeşitli güvenlik sistemi deneyen Tel Aviv'in, bu güvenlik sistemini yeterli düzeyde görmemesi ve Washington yönetiminde istediği mali yardım biliniyordu. Netanyahu hükümetinin uzun uğraşlar sonrasında kurulmasının ardından ekonomik-siyasal entegrasyonu sağlamak amacıyla gerçekleşen Obaama'nın Tel Aviv ziyareti ABD-İsrail ilişkilerinde resetleme (yeniden başlama) dönemini açmış oldu. İçeri de güvenliği sebebiyle İran konusunu ilk sıralarda tutan İsrail'in, ABD'den aldığı yanılt 'diplomasi ve sert çıkışlardan' başka bir şey değil. Kendi içerisinde ekonomik resesyon yaşayan ABD, dünyanın farklı yerlerinde bulunan orduları çektiği gibi diplomasinin farklı metotlarını uygulamaya koyuluyor.
Libya saldırısıyla içeride ağır eleştiriye maruz kalan Obama yönetimi, John Kerry döneminde daha çok diplomasi yolunu tercih ederek yumuşak gücünden daha da fazla yararlanmak istiyor. John Kerry gibi uzlaşmaya daha açık bir orkestra şefinden beklenen en büyük olay şüphesiz Filistin-İsrail barışı olacaktır. Kerry'nin bu tutumu eğer başarı sağlayabilirse ortadoğu barışı için büyük bir engel kalkarken, Obama'nın liderlik imajını da pekiştirecektir. Filistin-İsrail barışı konusunda; İsrail tarafından uzlaşma, Filistin tarafından yerleşimleri ön şart koşmayın mesajları ABD'nin arabulucu rolünü Ortadoğu da gösteriyor. Türkiye-İsrail barışının kimsenin beklemediği bir ortamda gerçekleşmesine vesile olan Beyaz Saray yönetimi Camp David düzenin yıkıldığının farkında olduğu görülüyor. İsrail'in bölgede yalnızlaşmasını iyi tahlil eden ABD, yeni oksijen odalarının açılması adına barış diplomasisini iyi yürütüyor. Netanyahu hükümetinin bunları kabul görüşünün nedenleri ise, yeni kabilenin iç politikaya önem verişi ve sert isimlerin bu kabile de yer almayışı oldu. Lieberman gibi sert isimlerin olmayışı mevcut politikalarda rötuşları yapılarak stratejik ortaklıklar kurulması amaçlanıyor. Bunların en başında Türkiye gelirken, İran konusu ABD-İsrail ilişkisinde hala savaş sütunun da yer alıyor oluşudur.
emraah.usta @yahoo.com
@Emr_Usta