(USASABAH)
Ömer Faruk Çakır* / California
Geçen haftalarda Kuzey ve Güney Kore savaşı mı çıktı derken İrlanda'nın gururunu bir kenara bırakıp, mendilini yere serdiğini duyduk. Son birkaç ayda ülkedeki bankalardan çok ciddi bir mevduat çıkışı yaşanınca hükümet 112 millyar euro AB-IMF yardımına evet demek zorunda kaldı. Ayrıca Euro'nun torunlarımızın koleksiyonlarına konacak bir para birimi olacağını şimdiden söylemek çok zor olmasa gerek.
Peki süreç buraya nasıl geldi?
İrlanda aslına bakılırsa Avrupa Birliği içerisinde son yirmi senenin en parlak ülkelerinden biri. Ekonomist dergisinin 2005 yılında yaptığı araştırma sonucunda dünyadaki yaşam kalitesi en yüksek ülke olarak bile seçildi. Tarıma dayalı bir ekonomiyken yaptıkları reformlarla bilgi ve teknoloji yatırımlarını ülkeye çeken İrlanda, 1985 yılında 6 bin dolar olan kişi başı gelirini 2008'de 60 bin dolara çıkartarak dünyanın en müreffeh ülkelerinden birisi oldu. İhracat ve yabancı sermaye yatırım rakamları bir başarı hikayesi olarak ders kitaplarına yazıldı. 1985 yılında GSMH'sinin %4 kadar cari açık veren ülke on yıl sonra %4 cari fazla verir hale gelmişti. Kümülatif doğrudan yabancı yatırım stoku ise 2003 yılında 223 milyar dolara ulaşmıştı ve bu rakamla tüm dünyada 11.sırada yer alıyordu.
İrlanda ve Amerika birbirine benziyor
"Peki İrlanda nerede hata yaptı" derseniz ilk olarak suçu halkta arayalım derim. Şuan İrlanda %190 ile dünyada hanehalkı borcunun gelire oranında dünyada ilk sırada yer alıyor. Aslında son on senede yaşananlar Amerika'daki duruma epey benzemekte. Burada da inanılmaz oranda şişen bir mortgage patlamasından söz ediyoruz. 1995-2007 yılları arasında yaklaşık 5 kat artan emlak fiyatları sonucunda halkta ev sahibi olma isteği tavan yapmıştı. O yıllardaki bol küresel fonların ve İrlanda hükümetinin mevduata verdiği sınırsız güvencenin sonucunda İrlanda bankaları adeta peynir ekmek gibi kredi dağıttılar. 2008 kriziyle mortgage balonu patladı, ev fiyatları dip yaptı, bankalar milyarlarca euro görev zararını bilançolarına yazdılar. Bugünkü duruma bakıldığında İrlanda bankalarının 160 milyar euro batık krediye sahip olduğu tahmin ediliyor.
Hükümet yangına körükle gitti
Devlet ise bu durumu (önlemeyi bırakın) adeta yangına körükle gidince durum bu hallere geldi. İrlanda hükümeti ekonomik büyümeyi desteklemek için kamu harcamalarını artırdı, yabancı sermayeye cazip gelmesi için de vergi oranlarını düşürdü. Bunlar da haliyle bütçede dengeleri sarstı; ekonomi aşırı ısındı ve işgücü maliyetleri arttı. Halkın geliri artarken devletin gelirleri aynı oranda artamadı. Bugün İrlanda OECD ülkeleri arasında %12.5 kurumlar vergisi ile en düşük orana sahip. Bizdeki oran %20 düzeyinde. Bozulan bütçeye birde batık bankaları kurtarma operasyonu maliyetlerini yükleyince dengeler alt-üst olmuş durumda. Kamu net borcunun GSMH'ye oranına baktığımızda 2006'da %12 olan oran 2009'da tam üç katına %36'ya çıkmış. Son yapılan banka kurtarma operasyonu yüzünden IMF bu oranın 2010 sonunda %55'lere ulaşacağını öngörüyor. 2015 tahmini ise %71. Durumun vehameti gittikçe artıyor diyebiliriz.
Zaten 2008 Mart ayında Dublin Üniversitesi Ekonomi Profesörü Morgan Kelly çok yerinde bir tespitte daha o günlerde bulunmuş. " Şuan da ülke olarak hiç birşey yapamayız; faizleri düşüremeyiz, paramızı devalüe edemeyiz ve bankalara aktarabileceğimiz çok fazla kaynağımız da kalmadı. Adeta sıkıştık kaldık…"
Almanlar İrlanda'ya yardım etmek istemiyor
Avrupa'da durum gerçekten karışık. Yunanistan'a yapılan yardımı (ders alsın ve bir daha olmasın diye) kasıtlı olarak geciktirdiği iddia edilen Almanya Şansolyesi Merkel, İrlanda'ya yapılacak yardım önceside yine benzeri tutumlar içinde. Euro sayesinde kur zırhına bürünüp rahatça ihracat yapabilen Almanlar, sıra yardıma gelince neden biz başkasının ahmaklığının faturasını ödeyelim diye tartışmaktalar. Almanya'da Hristiyan Sosyal Demokrat Partisi Milletvekili ve AP Grup Başkanı Markus Ferber "Yunanistan için nasıl vergi artışları isteyip uygulattıysak aynısını İrlanda içinde yapmamız gerek" diyerek Almanların diğer Avrupa ülkelerine nasıl baktığını göstermiş oldu. Merkel geçenlerde yaptığı açıklamayla yardımların geçici olduğunu ve tek sebebin Euro'nun geleceğini koruma altına almak olduğunu söylerek tepkileri yatıştırmaya çalışsa da aslında meselenin başka bir boyutu daha var: Alacaklı Alman Bankaları...
Yukarıdaki tabloya baktığınızda Almanya'nın ne yardan ne de serden vazgeçemediğini daha iyi anlamış olacaksınız. Wikileaks belgelerine çok aldırmayın, torunlarınız için kenara ufak rakamlı Euro banknotları saklamaya hazır olun diyoruz.
*California State University, Fullerton -College of Business and Economics